AVRUPA YEŞİL MUTABAKATI KAPSAMINDA ‘SANAYİCİLER İÇİN YOL HARİTASI’ BİLGİLENDİRME TOPLANTISI DÜZENLENDİ. TİCARET BAKANLIĞI ULUSLARARASI ANLAŞMALAR VE AB GENEL MÜDÜR YARDIMCISI BAHAR GÜÇLÜ VE PERSONEL YÜKSELTİCİ PLATFORM SEKTÖRÜNÜ TEMSİLEN PLATFORMDER’İN KATILDIĞI TOPLANTIDA TÜRKİYE’NİN 2053 VİZYONU VE SEKTÖRLERİN BU YÖNDEKİ İLERLEMELERİ HAKKINDA KONUŞULDU.
İklim ve çevreyle ilgili zorluklarla mücadele konusunda Avrupa Birliği’nin (AB) önceki taahhütlerini daha geniş ve daha etkili bir şekilde yeniden düzenlemeyi amaçlayan bir yol haritası olan “Avrupa Yeşil Mutabakatı” kapsamında Sanayiciler için Yol Haritası Bilgilendirme toplantısı düzenlendi. PLATFORMDER, ARÜSDER VE İŞİM Kümesi temsilcileri ile Ticaret Bakanlığı Uluslararası Anlaşmalar ve AB Genel Müdür Yardımcısı Bahar Güçlü’nün katılımlarıyla online olarak gerçekleştirilen toplantıda Türkiye’nin 2053 vizyonu, Avrupa’da ve dünyada karbonu düşürecek politikalar ve sektörlerin bu yöndeki ilerlemeleri hakkında konuşuldu.

“Yeşil mutabakat çerçevesinde 81 adım atılması gerekiyor”
Toplantıda sunum gerçekleştiren Ticaret Bakanlığı Uluslararası Anlaşmalar ve AB Genel Müdür Yardımcısı Bahar Güçlü, Türkiye’nin 2053 vizyonu kapsamında iş makinelerinin teknolojik anlamda çok yolu olduğunu vurguladı. Yeşil mutabakat kapsamında Türkiye’nin önümüzdeki dönemlerde 81 adım atması gerektiğini söyleyen Genel Müdür Yardımcısı Bahar Güçlü, “Türkiye’de yenilenebilir enerjinin artırılması hedeflenirken, bu maksatlı yapılan Ar-Ge çalışmalarının daha fazla desteklenmesi gerekiyor. Sanayi bakanlığımız, emisyonların azaltılmasına ilişkin öncelikli ürünlerde yol haritaları koyarak, teşvikleri gözden geçiriyor. Yol haritası, Türkiye’deki finansman ekonomi sisteminin geliştirilmesi ve uluslararası finansmandan daha fazla faydalanılabilmesine yönelik girişimlerde bulunulması gibi hedefleri içeriyor” ifadelerine yerdi.

İlk değişiklikler çelik, çimento, alüminyum sektörlerinde meydana geldi
Kamu kurum ve kuruluşlarının yeşil mutabakat kapsamında çevreci adımlar atarak bu alanda yeni düzenlemeler yaptıklarını belirten Bahar Güçlü, “Tüm kurumlarımız, bu hedefler doğrultusunda çalışmalarını başlatmış bulunuyor. Dolayısıyla bu dinamik süreci yönetmek adına eylem planı içerisinde atılan adımların 19 ihtisas çalışması grubuyla birlikte önümüzdeki dönemde atılacak adımlara yönelik çalışılacak. Bu çalışmaların hem eylem planını destekleyecek şekilde hem de çalışma grubunu yönlendirecek şekilde sürdürülmesini hedefliyoruz. Bu anlamda da ilk değişiklikler çelik, çimento, alüminyum sektörlerinde meydana geldi. Özellikle tekstil ve inşaat sektöründe de atılacak adımlar değerlendirecek ve bu alandaki çalışma grubuna önerilerde bulunacak ihtisas çalışma grupları da kurduk. Bu çerçevede de özel sektörün, STK’ların ve Kamu işbirliği içerisinde dünyadaki dönüşüm sürecine uyum sağlanması ve Türkiye’nin belirlediği 2053 Karbon Nötr vizyonu doğrultusunda çalışmalara katkı sağlanmasını temin ederek faaliyetlerimize devam edeceğiz” sözlerini kaydetti.

İş makinelerinde teknolojik ilerleme
Türkiye’nin 2053 vizyonu doğrultusunda atacağı adımlarda, ilk aşamada birçok sektörün farklı standartlar oluşturabileceğini Avrupa Birliği’nin ise bu standartları çok üst aşamaya taşıdığını fakat bu standartların kısa zamanda tüm dünyada yer bulamayacağını söyleyen Bahar Güçlü, “AB bu standartları önce kendi içinde geliştirmek için çalışıyor. Ama aynı zamanda bu konuları ISO’nun da gündemine yansıtmış durumda. Çünkü bu standartlar uluslararası standartlara dönüşmüş durumda. Bu konuda Türkiye açısından benimsenecek konularda son derece önemli. Gerekli düzenlemeleri mevzuat açıdan iç pazarda gerçekleştirmezsek bu süreçte ithalatta başarıya ulaşamayız. Dönüşüm sürecini sadece üreticilerimizin opsiyonuna bırakırsak düşük standartlı ülkeler konumuna düşebiliriz. Türkiye ilk gümrük birliğine girdiğinde üretimde daha yüksek standartları benimsemesi gereken bir tabloyla karşılaştı. Bununla beraber şuan gelinen noktada AB’nin standartlarına çok rahat bir şekilde karşılayabiliyoruz. İç pazar, ihracat, yeşil mutabakat kapsamında üç kısımdan oluşan bir projeden bahsediyoruz. Mevcut durumda özellikle motorlu taşıtlarda bile bu dönüşümün 2035’e kadar nasıl gerçekleşeceği çok tartışılan bir konu. Dolayısıyla da bunun iş makineleri için değerlendirdiğimizde gerçekten teknolojik anlamda ilerlenecek çok yol var” açıklamalarına yer verdi.
“Kiralama sektörü fırsat oluşturacak önemli alanlardan biri”

İklim ve çevre konusu, kapsamlı geniş bir alana yayılıyor. İş makineleri sektörüne de çevre konusunda önemli bir yer düşüyor. Sektörün bu bilinçle hareket ederek çevreye büyük katkılar sunabileceğini söyleyen Güçlü, “Çevre konusu o kadar kapsamlı ki bazen genel hatlarıyla bahsediyoruz. Burada özellikle döngüsel ekonominin en önemli hedeflerinden bir tanesi de dönüşünü sağlamak. İş makinesi sektöründe artık ürün yerine hizmet modelinin geliştirilmesinden bahsediliyor. Son zamanlarda ürünün mal olarak mı? yoksa hizmet olarak mı? sunulacağı sorusu iş makinesi sektöründe sıkça duyuluyor. Kiralama sektörü, fırsat oluşturacak önemli alanlardan biri. Bu durum Türkiye açısından Avrupa’ya coğrafi yakınlık kaynaklı bir fırsat sunabilir. Avrupa Birliği’ndeki birçok ülkenin yatırımlarında yeşil koşulları olmayan ülkelere yönelmediğini görüyoruz. Türkiye’nin geldiği noktayı daha ileriye taşıyabilmek için üretimimizi ve ihracatımızı artırmaya devam etmeliyiz” şeklinde konuştu.

“Kiralama ile karbon emisyonu yüzde 50’ye kadar düşürülebiliyor”
Bilgilendirme toplantısında iş makine kiralama sektörüne yönelik açıklamalarda bulunan PLATFORMDER Genel Sekreter Yardımcısı Abdullah Tuncer, tüm sektörlerde olduğu gibi iş makinesi sektöründe de kiralama yönteminin satın almaya göre işletme maliyetlerinin yanında karbon emisyonunu da düşürdüğüne dikkat çekti. Abdullah Tuncer, “İş makinesi sektöründe satın alma kadar kiralama sektörü de çok büyük bir yere sahip. Kiralama ile satın almayı karşılaştırdığımızda kiralama yöntemi daha çevreci bir yaklaşıma sahip. Kiralama yöntemi, zararlı emisyonları ve gereksiz ekipman kullanımını azaltıyor. Birçok köprü projesinde kullanılmamış sıfır iş makineleri gördüm. Eğer o projede kiralama yöntemi tercih edilseydi, o makine satın alınmayacaktı ve belki de hiç üretilmeyecekti. Böylece kiralama yöntemiyle hem karbon emisyonu düşmüş olacak hem de maliyet artışının önüne geçilecek. Sonuç itibariyle üretilecek ürünlerin kullanılması, kiralama yöntemiyle biraz daha kendini kabul ettirebiliyor. Okuduğum bir rapora göre satın almak yerine kiralama yapıldığı zaman yüzde 30 ile yüzde 50 arasında karbon emisyonuna katkı sağlayabiliyorsunuz. Bu süreçte kiralamanın da ön plana çıkacağını söylemek istiyorum. Çünkü inşaat denildiği zaman iş makineleri aktif bir şekilde kullanılıyor. Kullanılan makinelerin çevreci olması bizim için çok daha faydalı olacaktır” dedi.