GPS’ten simülasyon eğitimine kadar, havacılık endüstrisi genellikle yenilikçi yeni teknolojilerin benimsenmesinde ön saflarda yer almaktadır. O halde havacılık sektörünün 1970’lerde ve 1980’lerde Personel Yükseltici Platformları benimseyen ilk sektörlerden biri olması şaşırtıcı değildir.
Önceki yıllarda bakım, onarım ve revizyon (MRO – Bakım ve Onarım Organizasyonu) için uçak gövdesinin çeşitli parçalarına erişim büyük ölçüde merdivenler ve iskelelerle gerçekleştiriliyordu. Ancak ilk “jumbo jet” olarak adlandırılan Boeing 747 gibi geniş gövdeli jetler 60’ların sonunda hizmete girdiğinde, bu geleneksel erişim yöntemleri için iki zorluk ortaya çıktı.
Bunlardan ilki, büyüklükleri nedeniyle etraflarının tam gövdeli iskelelerle çevrilmesini zorlaştırmalarıydı. İkincisi ise filoların artık geniş ve dar gövdeli jetlerin bir karışımından oluşmasıydı; bu da birçok farklı konfigürasyonda iskeleye ihtiyaç duyulduğu anlamına geliyordu. Havacılık şirketleri MRO operasyonlarını yürütmek için uçağın herhangi bir bölümüne talep üzerine erişime ihtiyaç duyuyordu ve geleneksel erişim yöntemleri artık ihtiyaçlarını karşılayamıyordu.
Platformlar devreye girdi. Hem bomlu hem de makaslı platformlar, verimlilikleri ve esneklikleri sayesinde kısa sürede sivil ve askeri havacılık operasyonlarında hızla benimsendi. Bakım mühendisleri, Platformaları kullanarak uçuş güvenliğini sağlamak için gereken yüzlerce farklı görevi (parçaların incelenmesi ve değiştirilmesi, hasarın onarılması, yeni bileşenlerin takılması ve emaye ve boya uygulanması dahil) kolayca yerine getirebiliyordu.
Konseptten Standarda
Bugün dünya çapında havacılık ve uzay endüstrisinde hizmet veren yüz binlerce Platform bulunmaktadır. Çünkü, Platformlar sayesinde havayolu şirketleri MRO operasyonlarını kurarken çok daha fazla esnekliğe sahip olurken, ayrıca farklı uçak tiplerine hizmet vermek için konfigürasyonları hızla değiştirebilmektedirler.
Platformları kullanan diğer sektörlerde olduğu gibi, havacılık ve uzay ortamlarında platformlar için kapsayıcı bir uluslararası standart yoktur. Bunun yerine, günümüzün endüstri operasyonları ISO 18878, ISO 18893, BS8460:2017 gibi standartlar ve ulusal düzeyde yürürlüğe konan mevzuat tarafından bilgilendirilmektedir. Birçok şirket bu standartların üzerine kendi en iyi uygulamalarını da inşa etmektedirler.
Yeni İhtimaller
Platformlar, yerini aldıkları iskelelere kıyasla yadsınamaz bir şekilde daha uygun maliyetli ve verimli olsalar da yeni bir zorluk ortaya çıkardılar: bu da bir uçağa çarpma olasılığı. Kendi kendine çalışan Platformlar, merdiven ve iskelelere kıyasla uçaklara daha büyük bir güçle çarpma kabiliyetine sahip ve dolayısıyla çok daha fazla hasara neden oluyorlar.
Riski daha da artıran bir diğer husus da, MRO mühendislerinin Platformları çok sık kullanmamasıdır. Son derece eğitimli ve becerikli profesyoneller olmalarına rağmen, Platform kullanımı birincil yetkinlikleri değildir. Bakım mühendislerinin hepsinin Platform operatör kartı olmasına rağmen, bunun yerine zemin seviyesindeki makineler üzerinde çalıştıkları için bir seferde Platform kullanmadan haftalar veya aylar geçirebilirler. İster yakın zamanda deneyim eksikliği nedeniyle paslanmış olsunlar, ister ilk etapta pratik yapmak için fazla zamanları olmamış olsun, kaza riskinin ortaya çıktığı yer burasıdır.
Daha da zoru, uçakların şekilleri nedeniyle manevra yapmak için zorlayıcı olmalarıdır. Parabolik şekilleri, Platform operatörlerinin diğer ortamların çoğunda karşılaşabileceği düz duvarlar, tavanlar ve kirişlerden farklıdır. Kavisli gövde boyunca yukarı ve aşağı hareket etmek, mesafeyi tutarlı tutmak için ileri ve geri hareket etmek zorunda kalmak anlamına gelmektedir.
Havacılık ve uzay şirketleri bu durumu hafifletmek için Platformların sepetlerine dolgu yapmak veya operatörleri çok yaklaştıklarında uyarmak için yakınlık alarmları gibi çeşitli yöntemler kullanmışlardır.
Öte yandan bu kazların önüne geçmek adına simülasyon eğitimleri de yapılmaktadır. Simülasyonun en önemli avantajlarından biri, kullanıcıların kendilerini veya ekipmanlarını tehlikeye atmadan potansiyel olarak riskli ve zorlu durumları deneyimlemelerini sağlamasıdır. Buna karşılık, simülasyonda oluşturdukları beceriler gerçek hayata büyük ölçüde aktarılabilmektedirler. Gerçekçi hareket ve gerçek Platform kontrolleri ile simülatör, MRO operasyonları için özelleştirilmiş eğitim ve değerlendirme modüllerini operatörler için sunmaktadırlar.
Simülatörün bir operatörün gerçek dünyadaki yeterlilik seviyesini %97 doğrulukla değerlendirebildiğini gösterebilmektedir. Düşük yeterliliğe sahip operatörler olarak değerlendirilenlerin, yüksek yeterliliğe sahip operatörlere göre bir kaza veya ramak kala olay yaşama olasılığı yaklaşık 15 kat daha fazladır. Ancak dikkat çekici bir şekilde, çoğu operatör yaklaşık bir saatlik simülatör eğitimi süresinde yüksek yeterlilik seviyesine ulaşabilmektedir.
Havacılık sektöründe simülatörü kullanmanın, her yeni Platform operatörünü değerlendirmekten düzenli beceri kazandırmaya ve zorlu manevralar öncesinde pasını atması için gerçekçi bir ortam sunuyor. Bu sayede riskler minimuma iniyor.